Ağaçkakanların en güzeli Ortanca'dır. Çünkü benim en iyi
ağaçkakan fotoğraflarım Ortanca'ya ait. Ve dolayısıyla o en güzel ağaçkakandır. Şaka bir yana fotoğrafçılar için devamlı ilgi çekici olmalarına karşın ağaçkakanlar fotoğraflanması çok da kolay olmayan kuşların başında gelir.
Aslında çok da ürkek değillerdir ancak yaşam alanları ve beslenme şekilleri onların fotoğraflanmasını zor hale getirir. Ağaçkakanları çok açık alanlarda izlemek pek kolay değildir. Toprak üstünde çok fazla görülmezler. Onları genellikle ağaç gövdeleri üzerinde görürsünüz. Çoğu zaman yaşam ve beslenme alanlarını çok geniş kullandıkları için gezdikleri yerleri çok kolay tespit edemezsiniz. Bu nedenle onları belli bir noktada beklemek pek kolay değildir. Gizlenmek istediklerinde özellikle ağaçları çok iyi kullanırlar. Onları gördüğünüzde birden ağacın öbür yanına dolanırlar. Takip ettiğinizdeyse orada olmadıklarını görürsünüz. İyi bir fotoğrafı için tüm bu zorluklara, tercih ettikleri yaşam alanları nedeniyle ışık zorluğu da eklenir. Özellikle sık ormanlarda güçsüz ışığın varlığı flaşsız çekimleri neredeyse imkansız kılar. Neyse ki ben şanslıydım...
Bu yıl Beypazarı-Çayırhan-Nallıhan arazisi hiç yapmamıştım. Bölgeyi çok daha iyi bilen kuş fotoğrafçısı arkadaşım Arslan Kezer'den alandaki durumu, hangi türlerin var olduğunu öğrendim. Aslında durumun pek de iyi olmadığını belirtmesine karşın araziyi planladım. Dediği gibi de oldu. Çok da fazla bir görüntü alamadan günün sabahını tamamladım.
 |
ortanca ağaçkakan |
Daha sonra öğlen yemeği ve dinlenmesi için İnözü Vadisi'ndeki tesislerden birisine gittim. Buradaki tesisleri seviyorum. Hele bir de çevreden soyutlanan bir çardak bulursanız çok huzurlu, doğa içinde bir dinlenme gerçekleştirebiliyorsunuz. Öğlen saatinde yaptığım harika bir kahvaltı sonrası gezintiye çıktım. Fotoğraflardaki ortanca ağaçkakan gezintinin başlamasından kısa bir süre sonra önümden geçerek yolun öte yanındaki ağaçların arasında kayboldu. Onu ilk önce Alaca ağaçkakan zannettim (aramızda kalsın bu zannetme biraz uzun sürdü).
 |
ağaçkakan yemeği |
Yola devam ettim. Planım biraz zaman geçirmek sonra da yavaş yavaş Beypazarı çöplüğündeki Küçük akbabaları görüntülemekti. Geri dönüş yolunda aynı ağaçkakanı yine aynı şekilde gördüm. Girdiği ağaçlık alan terk edilmiş bir piknik alanıydı. Ben de peşinden gittim. Gövdeleri yaşlanmış bir grup kavak ağacı arasında buldum kendimi. Kavakların pamuklarını dökme zamanı nedeniyle yer pamuk tarlası gibiydi. Aracımı bu ağaçlık alanda durdurarak etrafı izlemeye başladım.
Ortanca bir süre daha bulunduğum alanda dolaştı. Sonra bir ağacın arkasına geçti ve üç saniye sonra aynı ağacın diğer yanından gagası boş bir şekilde bana baktı. Tamam dedim işte beceremedi. Döktü hepsini
(tamam kabul ediyorum öyle düşünmedim. Orada bir yuva olduğunu anlamıştım). Yavaşça bulunduğu ağaca yürüdüm. Ağaç delik deşikti. Bir çok eski yuva deliği bana bakıyordu. Sonra bu yaşlı gövdeye sahip kısa boylu ağaç benimle konuştu. Sesi derinden ancak çok net geliyordu.
Türkçe anlamını sonradan öğrendim. Anlamı şuymuş; "Daha yok mu?" Aracıma geri dönerek kamuflajları hazırladım. Daha sonra biraz daha yaklaşsam da ilk çekimleri görece uzak bir noktadan yapmaya karar verdim. Ortanca ilk başlarda yuvayı göstermesinin utangaçlığını yaşasa da yuvaya yemek getirmeye devam etti. İki tam günü zor ışık koşullarını aşmaya çalışmakla ve ortancanın yavrusuna yemek getirmesini beklemekle geçirdim.
 |
pamuk prenses |
Bu beklemeler bazen uzasa da ziyaretçilerin varlığı, anne ve yavrusunu bir arada görmek isteği beni hep oyaladı. Yavru ve annesi arasında çok fazla gözlemim oldu. Yavrunun her zaman hissedilen meraklı hallerini, sabırsızlığını, yaramazlıklarını, annenin soğukkanlılığını, yavrusuna karşı anlayışlı tavrını ve gurur dolu bakışlarını hiç unutmayacağım. Yavruyu merak eden olursa... O artık büyük ailenin Ortancası.
 |
ortanca ağaçkakan |
Ortanca ağaçkakan Middle spotted woodpecker Dendrocopos medius
Öyküde atlanan iki bölüm:
1) Bu çekimleri gerçekleştirdiğim bir sırada fotoğrafçı arkadaşım sevgili Furtun İstanbul'dan beni aradı. Sanırım ses tonumdan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Sen neredesin diye sorduğu soruya "hiç ağaçkakan çekiyorum" diyerek cevaplasam da geliyorum diyerek telefonu kapattı. Ancak işlerini hallederek gelmeye fırsat bulması sanırım 5-6 günü buldu. Her gün kendisini kızdırmak için telefonuna şu mesajı attım; "Ben çok büyüdüm. Bugün yuvadan çıkacağım." Neyse geldi. Planı Beypazarı'nda iki üç gün kalarak yuvayı izlemekti. "Nerede kalayım? Pansiyon nasıl? Hakimevi nasıl?" soruları ile yorduktan sonra yuvanın bulunduğu yere geldik. Öğleden önce anne yuvaya iki defa geldi. Furtun'un her şey istediği gibiydi. Keyifle öğleden sonrayı planlayarak öğlen yemeğine gittik. Yemek ve dinlenme sonrası yuvaya geri döndük. Kamuflajları tekrar hazırladık. Yavrunun sesleri geliyordu. Sessizce beklemeye başladık. İki ayrı kamuflajda birbirimize kaş göz işaretleri ile - altını çiziyorum sadece kaş göz ile - tam iki saat şunu yaptık: "Anne ortanca geliyor, sağa geçti, sola geçti, üst dala kondu, ağzında mama var, senin arkanda, sağda, solda, yukarı çıktı ve gitti." Ortanca yukarıdan ne gülmüştür. Geldiğimizde Ortanca artık yuvada değildi. Yüksekçe bir ağacın üst dallarından vadiyi izlemeye başlamıştı bile. Bizim onun yuvada olmadığını anlamamız iki-üç saat sürdü. Bize katkısı ne mi oldu? Fotoğrafçı abimle hiç konuşmadan anlaşabiliyoruz artık...
 |
ortanca ağaçkakan |
2) Kamuflaj içinde beklerken dış dünyanın sizi görmesini istemezsiniz. Bazen de siz dış dünyayı, seslerini görüntülerini unutursunuz. Ben yukarıda anlattığım çekim için yalnız başıma kamuflaj içerisinde iken adamın biri beni bu halde görmüş. Ve yanıma kadar gelmişti. İfadesine göre bana seslenmişti bile. Dediklerine inanıyorum ama kafasını kamuflajdan içeri sokmasına hiç gerek yoktu bence. O kafasını içeri sokunca ben sanki öbür tarafa kısa bir seferle dolaşıp gelmiştim. O kadar korktum ki tripod, monopod olsa kafasında kırılabilirdi. Sinirle dışarı çıktım. Ne yapıyorsun diye bağırdım adama. İnsan bir ses verir. Adam fırçadan pek etkilenmemiş gibi. Bana sordu. "Sen ne yapıyorsun burada?" Benden hızla bir cevap. "Muhtarı mısın buranın?" Adamdan daha hızlı bir cevap:" Evet !" Neyse bu güzel, etkili, şaşırtan cevabından sonra on dakikalık güzel bir sohbetle abi kardeş oluvermiştik. Yüksel Abime de buradan selamlar...
Woody'den sonra gördüğüm ilk ağaçkakan..çok güzel fotoğraflar.. ve bu fotoğrafları çekerken, neler çektiğini de anlamış bulunuyorum yazın sayesinde...sevgiler... Ayhan
YanıtlaSil:)) Ağaçkakanların sevimli görünmesinde woody'nin de katkısı var sanırım. Çok teşekkürler Ayhan. Beğenmene sevindim.
Sildiğer yazıların gibi büyük keyif alarak okudum.ellerine sağlık.
YanıtlaSil(bu arada bunu 4.kez yazıyorum bir türlü yazı görünmüyor.)
adımda çıkmadı.aslan ünsal...)))
SilAslan Hocam. ilgin ve beğenin mutlu etti. çok teşekkürler...
SilAslan Hocam bir tablet üzerinden mi yazdın acaba? Bloger bu sorunu çözemedi. Ben de yorumları ipad üzerinden cevaplayamıyorum. Çok sinir bozucu. Umarım düzeltirler.
tekrar çok teşekkürler...sevgilerimle.
Fotoğrafçı abimle hiç konuşmadan anlaşabiliyoruz artık... dediğine göre yorum yapmama gerek yok :) Cevabımı "Bir hafta uğraşan ile bir saatte işi bitiren" adlı yazımda vereceğim. :))
YanıtlaSil:))Ömer Bey yorumlarınıza bayılıyorum.
SilSize meydan okumanız için bir şans vermiştim. Trakus üstünden size meydan okuyan, üzerinize üzerinize gelen bir ak kuyruksallayan görmüşsünüzdür. Orada duruyor. Sandık düzenlemesi bittiyse bekliyorum.
sevgilerimle.:))
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Sil>16 çok yakında www.omerfurtun.com da :)
YanıtlaSillütfen blogta başka bir adres kullanmayınız....
SilFotoğraflar da yazı da müthiş!
YanıtlaSilKiraz Hocam ilgin ve beğeninin mutlu etti. Çok teşekkürler....
Silsevgilerimle...
Yazıyı okurken, çocukluğumu geçirdiğim dönemler aklıma geldi. Toroslar'da, ormanlar içinde dolaşırken, ağaçkakanın "tık tık tık...." seslerini duyar, ağaca yapışık şekildeki duruşunu görürdüm. Bu yazı bana çocukluğumu hatırlattı.
YanıtlaSilEllerine sağlık çok güzel yazmışsın. Öyle bir anlatmış ki, sanki fotoğraf çekiminin içinde kendim de bulunuyor muş gibi hissettim.
Ayrıca, fotoğraflar da çok güzeldi.
Görüşmek dileğiyle...
Naci Bilmez
Naci Hocam, İlgin için çok teşekkürler... Bir de senin çocukluğuna dokunan bir öykü olmuş ki ne mutlu bana....görüşmek üzere...sevgilerimle.
Sil