![]() |
... |
Hazırlıklar tamam. Arazim Kozanlı. Gece kalkılacak. Fotoğraf çekimleri için erken saatlerde uyanmak genelde kolay olur. Ancak sabahında arazi olan gecelerde uyumam gerek diyerek uyumaya çalışmak çok sinir bozucudur.
Ne olursa olsun saat geldiğinde ise doğaya kavuşmak engellenemez olur. Erken saatlerdeki fotoğraf yolculuklarında en sevdiğim şeylerden birisi şehrin az gördüğümüz hallerini izlemektir. Her zaman geçtiğim sokaklar, yollar değişik görünür gözüme. Trafik ışıkları çalışmaz, yollar sanki size aittir. Şehirden kolayca çıkarsınız. Ancak kara yolu biraz farklıdır. Genelde yalnız yaptığım yolculuklarda özellikle gecenin sabaha kavuştuğu saatler bana biraz hüzünlü gelir. Bazen de bu saatlerde neler oluyor bu dünyada sorusunun cevaplarını görmek zevklidir.
![]() |
mutluluk kimin cebinde? |
Bu satırları yazarken aklıma fotoğrafçı bir arkadaşım ile yaptığımız bir Kozanlı arazisinde yol kenarında bir çobanın sürüsündeki bir koç ile şakalaşması geldi. Onu kızdırıp sonra da süsmesini engellemeye çalışıyor ve kahkahaları ile bozkırı inletiyordu. Arkadaşımla nasıl yani diye birbirimize baktığımızı hatırlıyorum. Karanlığın yeni dağıldığı bu saatlerde bir insanın bir hayvanla arkadaşlığı, bu neşeli hali bizi çok şaşırtmış, bir o kadar da mutlu etmişti. Kıskanmış olabilir miyiz diye düşünüyorum bazen. Mutluluk kimin cebinde?
![]() |
küçük akbalıkçıl |
Kozanlı yolculuğuma geri dönüyorum. Yol bitti. Bol müzikli bir yolculukla Kozanlı'ya vardım. Kozanlı'ya giderken kafamda bir plan yoktu. Sadece uygun bir yer bulup kamuflaja girmek ve beklemek istiyordum. Hafif sisli bir havada gölün kenarına ulaştım. Kozanlı gölü çok küçük olmasına karşın her noktasına araçla gidebileceğiniz bir göl değildir. Öncelikle gölü güneş doğmadan iyice görebilmek için araçla gidilebilecek noktalarını gezdim. Hiç bir yer mutlu etmeyince göle ilk giriş yaptığım noktaya geri döndüm. Çünkü sabah beni ilk karşılayan, fotoğraflarda gördüğünüz Küçük akbalıkçılı tekrar izlemek istiyordum.
![]() |
küçük akbalıkçı |
İç sesle konuşma;
Uykudaydı. Aracımı ondan 100 metre kadar uzakta durdurdum. Küçük akbalıkçıllar yanlarına her zaman kolayca yaklaşabileceğiniz türlerden değildir. Araçta dahi olsanız uçarak kaçmaya hiç üşenmezler. Bir beş dakika onu izledikten sonra acaba derin uyuyor mudur diye düşünmeye başladım. Böyle anlarda yanınızda da birisi yoksa iç konuşmalarınız çok zevkli ve komik bir hal alıyor.
![]() |
küçük akbalıkçıl |
Aramızdaki mesafeye tekrar baktım. Bu sırada göl kenarındaki çayırlığın iyice çiylenmiş olduğunu fark ettim. Balıkçıl halen uyuyordu. Eminim ara sıra da bana bakıyordur diye düşündüm. Kafasını gövde tüylerinin arasına sokmuştu. O haliyle ne güzel bir fotoğraf olur dedim ve sesler tartışmaya başladı.
![]() |
küçük akbalıkçıl |
"Kaçar. Kaçmaz.
Kaçacak. Belki de kaçmaz.
Islanacaksın. Kurursun.
Rezillik olur. Spor olur.
Bir gören olur. Olmaz.
Sürün. Sen sürün.
Güneş şimdi doğacak. Doğmaz.
Yok artık.
Söz olur.
Olmaz.
Kapıyı aç.."
Az kaldı kavgaya dönüşecek tartışmaları araçta bırakarak araçtan yavaşça indim. Elimde makine ve bir şişe su vardı. Su olmasa olmuyordu sanki. Bagajı açtım. Mat, kamuflaj örtü ve fasulye torbasını aldım. İki adım attıktan sonra yere yattım. O kadar saçma bir şey yapıyordum ki; iç sesle tekrar konuşmaya yüzüm olmadı. Konuyu hiç açmadan yanımdaki malzemeler ile sürünmenin çeşit çeşit yöntemlerini denemeye başladım. Kendimi öne itiyor, arkada kalan malzemelere uzanıyor onları kendime çekip tekrar sürünüyordum. İnsan zorda kalınca öğreniyor. Kamuflaj örtüsünün bir ucunu alıp belime doladım. Diğer kısmı arkada beni takip ederek geliyordu. Bu kamuflaj etekle 9/8 lik bir hal almaya başlamıştım. Bu işte epey ustalaşmıştım. Fasulye torbasını da ileriye atarak ona sürünmek de çok iyi fikirdi. Mat nerede? Biraz arkada kalmış geri uzan al yanına. Su nerede derseniz o rahat. Pantolonun yan cebinde. Ara sıra balıkçıla bakıyordum. Yerindeydi. Uzaktan karelerini almaya başlamalıyım diye düşündüm.
![]() |
küçük akbalıkçıl |
![]() |
küçük akbalıkçıl |
Fotoğraflıyordum. Ama istediğim gibi değildi. Devam etmeliydim. İç sesle tekrar bir tartışmaya girmeden, hatta konuyu hiç açmadan rezil bir şekilde istediğim noktaya kadar süründüm. Ancak elimi kaldıramıyordum. Nefes nefese kaldığım için lensi sürekli titretiyordum. Bir iki dakika sonra kendime geldim. Çok kötü ıslandığımı fark ettim. Neyse artık olan olmuştu. Işık da iyice güzelleşmeye başlamıştı. Derken çekim başladı.
![]() |
küçük akbalıkçıl |
Ve bitti... Ne kadar iyi kamufle olsanız da çoğu zaman kuşlar sizi fark ederler. Önemli olan onları korkutmamaktır. Ben bu sefer hem korkutmamıştım hem de eğlendirmiştim. Eminim herkes mutluydu. Şimdi düşünüyorum da fasulye torbası tamam da diğer malzemeleri taşımama ne gerek vardı? Kuş beni sürüne sürüne gelirken fark etmişti. Kamuflajı belimde oraya kadar taşımamın bana ne faydası oldu? Ya o mat? Zaten ıslanmıştım. Matsa benden de ıslak durumdaydı. Neyse çekim kazasız bir şekilde iyi ya da kötü bitti. Şunu anlıyorum ki bazen iç sesleri iyi dinlemek lazım, bazen de asla...
![]() |
küçük akbalıkçıl |
Bu güzel fotoğrafların çekildiği mat ve fasulye torbası şu anda bende.. Bu yazı ile değerleri daha da arttı.. GittiGidiyor a koyacağım.. :)
YanıtlaSil:) Koy abi oraya. Olmadı oradan kargo ile eve getirtirim.:)
Silİlgin için tekrar teşekkürler abicim...
sevgilerimle...
Fotoğrafı biliyorum, çekim yerini de biliyorum; ama kafamdaki hikaye tamamen farklı idi. Tahminim şuydu: Kuşu gördün, arabının tam yanındaydı (balıkçıl kaçmadığına göre hasta bir kuştu), bir iki kare çektin, şanslı günündeydin (bak bu da benim kafa sesim :) ). Şimdi nefis kurguyla bezediğin yazınla fotoğrafın benim için çok daha değerli hale geldi. Verilen emek, alınan sonuç, nefis...
YanıtlaSil:) Çok teşekkürler hocam...Senin balıkçıllar gibi harika avlanma sahneleri vermedi ama olanı değerlendirmeye çalıştım:) sevgilerimle...
Silbir de şu çoban fotoğrafına bittim, enfes gerçekten...
YanıtlaSil:)Teşekkürler Oğuz Hocam...o seriyi ben de severek izliyorum...
Sil"mutluluk kimin cebinde..." bayıldım..Ayhan
YanıtlaSilÇok sevindim...ilgin yine mutlu etti...çok teşekkürler...
SilO çobanı oraya koyup insanı kıskandırmaya gerek varmıydı yani şimdi :)
YanıtlaSilİç sesleri ve hikayesi ile yine sürükleyici ve çok keyifli bir yazı olmuş. Eline emeklerine sağlık...
Sevgiyle...
:))çok teşekkürler...Ali Hocam araban nedir acaba?....beyaz mı?
SilMalesef gri :)
Silolmadı:)
SilBence manken güzelmiş, bende çekerdim.
YanıtlaSilBöyle yazmak da kolay, bende yazardım.
Ama adı geçen fasulye torbasını ve matı satmayı akıl edemezdim.
Kolay olsa da beğeni ile izliyorum.
Serhat Tigrel
:)Ömer Abi almış lensini gelmiş Ankara'ya. Ne matı var ne kamuflajı ne de fasulye torbası. Şimdi vermesem ayıp olacak. Verdim. Sonra atmış bir köşeye dönmüş İstanbul'a...:))
SilAbi bu arada. Sen başkansın. İstersen sana da fotoğrafları satalım:))...
ilgin mutlu etti Serhat Abi....sevgilerimle....
hikayesi olan fotoğraflar daha keyifli oluyor sanırım.
YanıtlaSileğlenceli ve keyifli yazın için tebrikler serkan hocam..selamlar..
Aslan Hocam ilgin için çok teşekkürler...Ben yazarken eğlenmiştim. Okuyanda da aynı hissin uyanması beni çok mutlu ediyor...tekrar çok teşekkürler...
Silsevgilerimle...
Serkan bey yazınızla ilgili güzel şeyler söylemek isterdim ancak ne söylesem yavan kalırdı.Yine de her kuş fotografçısının kendinden birşeyler bulacağı bir yazı olduğunu söylemeden de edemezdim.Gönülden kutlarım.Selamlarımla... Özgür KALAY
YanıtlaSilÖzgür Bey ilginiz ve güzel kritiğiniz mutlu etti. Birbirimizi daha iyi anlamanın en kolay yolu paylaşmak. Yazı da bunlardan birisi. Çok teşekkürler. Osmaniye'ye selamlar...
SilSaygılarımla...
Sana kertikçiliği bıraktırmıştım.. Fotografı da bıraktırayım dedim. Bir de yazarlık çıkarmışsın... en iyisi uğraşmayayım seninle diyerek sessizce uzaktan izlemeye devam :) shooter
YanıtlaSil:) ilgin için teşekkürler abicim... görüşelim artık.
Sil