Kimi zaman iş, kimi zaman da gezmek ve yabancı sıfatına sahip olabilmek için yurtdışına (çemberin dışı olan yere) gidiyorum. Yurtdışında ne kadar az fotoğraf çekmişim/çekilmişim diye düşünürken düşüncelerimi yazıya aktarma fikrine ulaşıyorum...
Yurtdışı gezilerinde mutlak bir gereklilik gibi görünen fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi pek sevmemem gibi dönüşlerimde de kimseye hediye almak istemem... (ikisini de pek anlamıyorum...) İkisinde de kızılan taraf ben oluyorum hep. Huysuz ve düşüncesiz adam. Yurtdışından dönerken hediye alınması gerekliliği baskısını kenara bırakıyorum. Çünkü hiç anlamadığım bir ritüel.
Fotoğrafa gelince sanırım fotoğraf niyetinde değil isem olmuyor bu iş... Fotoğraf çekmek için istediğim yer ve zamanda değilim ki. Bir şeyleri fotoğraflamayı sevmem fotoğrafın konusu olmaktan da hoşlanacağım anlamına gelmiyor değil mi? Ben buradaydım demeye ne gerek var? Yoksa orada değil miydin? Bir yanılgıyı düzeltmek ister gibi görünüyorum sanki. Gözünle gördüğüne değil de fotoğrafa mı inanacaksın? Unutmamak mı istiyorsun? Yoksa dost başa düşman face'e mi bakacak? Altında yatanı tahmin edebiliyoruz aslında. Bazen keşke ben de yapabilsem diye düşünmüyor da değilim, ama olmuyor.
![]() |
rüya ev |
Peki benim için bilmediğim, yabancı bir yerde olmanın güzelliği ne? Çok basit; yabancı olmak. Ben yabancı olmadığım gezileri ve tatilleri sevmiyorum. Ne kötü değil mi? Özgür olamadığımın altını çiziyorum sanki. Yabancı olunca delirmiyorum. Hiç yapmadığım şeyleri yapar hale de gelmiyorum. Dışarıdan hiç bir farkım da yok. Kimi zaman fotoğrafın izleyicisi gibi hınzır ve çocukça oluyor her şey. Görünmez olup dışarıya çıkıyor gibiyim. Üzerime cevabı beklenen sorular takılmıyor artık. Ne? Mi? Mı? Acaba? Hiç biri kimsenin umurunda değil. Hafifliyorum.
Peki hiç mi fotoğraf çekmiyorum? Burası biraz komik. Sanırım bu gezilerde bir kere fotoğraf makinemi ve lenslerimi aldım yanıma. Diğerlerinde dilenerek işimi gördüm. Fotoğraflanası bir şey gördüğüm zaman gözüm etrafımda fotoğraf makinesi var mı diye aranmaya başlıyor. Her seferinde iyi, küçük bir makine almalıyım diye bitiyor bu arayış (Ne olur sanki birisi bana yurtdışından bir hediye getirse). Aslında makinelerini ödünç aldığım kişiler de zorla vermiyorlar makinelerini. Sen daha iyi çekersin diyerek uzatıyorlar hemen. Ama onların istedikleri çıkmıyor makineden. Bizi hiç çekmemişsin, nerede çektin bunu gibi sorular akşam saatlerinde geliyor. Çok seviyorum bu anları.
not: Aklıma gelmişken nacizane bir tavsiyem olacak. Fotoğraflarınıza yapılan değerlendirmeleri mutlaka takip edin. Değerlendirmelerine güvendiğiniz kişilerden kritiklerini alın. Belki de en iyisi çekim konuları hakkında bilgisi olmayan kişilerden kritiklerini isteyin. Bazen bir grup fotoğrafı arkadaşlarımla paylaşıp hangisini, hangilerini daha çok beğendiklerini soruyorum. Sonuçlar çoğu zaman şaşırtıcı, eğitici oluyor. Bir kitapta ünlü bir fotoğrafçının portfolyolar oluşturup insanlara hangilerini beğendiklerini sorduğunu okumuştum. Ne güzel bir eğitim...
![]() |
insan |
Bulunduğu fotoğraf "Gondolcu" diye adlandırılarak hiç kâle alınmayan zavallı bayan kim:)
YanıtlaSil:)çok teşekkürler abicim.sevgilerimle
SilFotoğrafların hepsini çok beğendim Serkan. Şaşırtmaya devam ediyorsun :) Tarz olarak Alex Webb'i çok beğenirim. Bir kare içerisinde pek çok kare ile fotoğraflarını uzun uzun izlettirmeyi başarır ve kendisine hayran bıraktırır. Fotoğraflarının bazılarında (3. 5. ve 7. kareler) bu havayı hissettim. İnce düşünülmüş ve çerçevelenmiş. Çok başarılı... Sevgiler...
YanıtlaSilyazıda da değindiğim şeyi yapıyorsun... Beğendiğin kareleri işaret etmen çok hoşuma gidiyor. Gidip tekrar bakıyorum... çok teşekkürler Ali...
Silsevgilerimle...